Agathe, Paris’te kitap satan ve yazarlık hayali kuran çekingen bir kadındır. Yazma bloğu ve duygusal durgunluk içinde geçen monoton günlerine, yakın arkadaşı Félix’in sürpriz bir davranışı değişim getirir: Agathe’nin yazısını gizlice Jane Austen yazarlık yurduna gönderir.
İngiltere’de Jane Austen soyundan gelen Oliver’ın ev sahipliğinde yabancı dillerle ve edebî atmosferle çevrili bir inzivaya katılır. Başta Oliver’ın kibirli tavırları Agathe’i şaşırtır; zamanla aralarında hassas bir çekim başlar.
Filmde klasik bir aşk üçgeni işlerken esas odak, Agathe’nin kendi yazarlık sesini bulmasıdır. Félix ile platoniğe yakın dostluk ve Oliver ile entelektüel gerilim, onun içsel dönüşümünü şekillendirir.
Romantik komedi klişelerini edebi mantıkla harmanlayan film, mizah ve duyguyu zarifçe dengeler. Agathe’in aşktan öte kendine inancı keşfetmesi izleyiciye özgürlük ve yaratıcılığın içsel yolculuğunu hissettirir.