New York’ta yaşayan genç ve hırslı bir çöpçatan olan Lucy (Dakota Johnson), başkalarının hayatlarını aşkla birleştirmekte uzmanlaşmıştır. Ancak kendi kalbiyle kurduğu ilişki, planları altüst etmeye hazırdır. Tam Bana Göre, gerçek aşkın hiçbir formülle tanımlanamayacağını net ve duygusal bir dille anlatıyor.
Film, kusursuz aşkı bulmak isteyen yeni trend ilişkiler dünyasında geçen Lucy ile Pedro Pascal’ın canlandırdığı karizmatik yatırımcı Harry Castillo arasındaki çekimi merkeze alır. Ancak Lucy’nin geçmişi, John (Chris Evans) adlı eski sevgilisiyle yeniden karşılaşmasıyla gizemli bir şekilde ortaya çıkar. Bu ikili arasındaki karşılaştırmalar, film boyunca içsel çatışma ve romantik huzursuzluk yaratır.
Görüntü yönetmeni Shabier Kirchner’in estetik çekimleri ve yönetmen‑senarist Celine Song’un duygu odaklı anlatımı, filmi aşka metafor olarak kurulan bir görsel şölene dönüştürür. Daniel Pemberton’ın müziğiyle desteklenen sahneler, aşkın doğal mı yoksa ideal mi olduğu sorusunu izleyiciye sormasını sağlar.
Film, Lucy’nin kendi kalbini keşfetmeye başlamasıyla somut bir duygu dönüşümünü gözler önüne serer. Karakterin seçimleri, yalnızlıkla yakınlık arasındaki ince çizgide gezinirken; kusurlu ama gerçek olan aşkın değerini gösterir. Lucy, “tam bana göre” olanı değil, kendini aşk dolu ama gerçek bir şekilde sevebilecek kişiyi tanımayı öğrenir.
**Tam Bana Göre**, samimi oyunculuklar, sade ama etkili hikâye yapısıyla romantik-komedi türünde öne çıkan bir yapım. Aşkın idealize edilmesinden ziyade gerçekliğine odaklanan film, izleyiciyi hem düşündürüyor hem duygulandırıyor.