Yaratık 4: Diriliş Filminin Konusu
Ripley’nin Fiorina 161’de kendini feda etmesinin üzerinden iki yüz yıl geçmiştir. İnsanlığın açgözlülüğü ve bilimsel merakı ise bitmemiştir: Askeri amaçlarla genetik deneyler yapan Birleşik Sistemler Ordusu, Ripley’nin DNA’sını ve yok olan Kraliçe Yaratık embriyosunu gizlice klonlamayı başarır. Sonuç, hem insan hem de Xenomorph özellikleri taşıyan Ripley 8 adı verilen hibrit bir kopyadır.
Ripley 8, orijinal Ripley’nin anılarına ve insani duygularına kısmen sahiptir; ancak Xenomorph’a özgü keskin içgüdüler, olağanüstü fiziksel güç ve ürkütücü bir bağışıklık da taşır. Bu sırada ordu, Kraliçe Yaratık’ı da başarıyla klonlamış ve ondan elde edilen yumurtalarla ölümcül Xenomorph’ları laboratuvarda incelemeye başlamıştır. Ama planlar hızla kontrolden çıkar: Tutsak yaratıklar, içgüdüsel zekâlarını kullanarak kaçar ve uzay istasyonunu ölümcül bir av alanına dönüştürür.
Ripley 8, paralı askerlerden oluşan bir grubun da dahil olduğu hayatta kalma mücadelesinde, hem insanlara rehberlik eder hem de kendi varoluşuna dair kimlik krizini yaşar. Kraliçe Yaratık ise bu kez deneyler sonucu beklenmedik bir şekilde canlı doğum yeteneği kazanmış ve korkunç bir “Yeni Yaratık” (Newborn) dünyaya getirmiştir. Bu melez yaratık, Ripley 8’i hem annesi hem de rakibi olarak görür.
Ripley, hem insan hem yaratık tarafının çatışmasıyla boğuşurken, Newborn’un Dünya’ya ulaşmasını engellemek için son bir fedakârlığa girişir.
Jean-Pierre Jeunet’in yönettiği Yaratık 4: Diriliş, serinin tonunu gotik ve grotesk bir bilimkurgu-hayatta kalma hikâyesine dönüştürür. İnsanlıkla canavarlık arasındaki çizgiyi bulanıklaştıran hikâye, Ripley’nin yeniden doğuşunu hem bedensel hem de ruhsal bir sınav olarak işleyerek serinin en tuhaf ve deneysel bölümü olarak dikkat çeker.
